Cemal Paşa Arap Düşmanı mı? Suriyeli Arapları Neden Astı?

Cemal Paşa’ya neden El Cezzar yani Arap kasabı lakabı takıldı? Cemal Paşa neden Suriyelileri İdam etti? Cemal Paşa Arap Düşmanı mıydı? Araplar Osmanlı İmparatorluğuna ihanet etti mi? Araplar İngilizlerle birlik oldu mu?

Cihan savaşı çıkmadan önce Türkiye baya bir karışıktı. Azınlıklar isyan etmesin diye Abdülhamid çok sıkı tedbirler alıyor, yeri gelince de büyük tavizler veriyordu. Abdülhamid yönetimindeki Türkiye Araplar isyan etmesin diye ileri gelen Arap şeyhlerinin, emirlerin, peygamber torunu olarak tanınan kişilerin çocuklarını İstanbul’da misafir ediyordu. Aslında bu misafirlikten çok bir alıkoymaydı. Çünkü Abdülhamid bu kişilerin çocuklarını elinde tutarak onların olası bir isyana girişmesini engelliyordu. Orta Doğu’da İngiliz ajanları cirit atıyor, Arapları her gün daha çok kışkırtıyordu. Lakin Arap önde gelenlerinin çocukları İstanbul’da olduğu için büyük çaplı bir isyan patlak vermiyordu. 24 Temmuz 1908’de anayasayı yeniden yürürlüğe koymak zorunda kalan II. Abdülhamid Meşrutiyeti ilan edildi. Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis, 17 Aralık 1908’de açıldı. II. Meşrutiyet ilan edildi.

Ancak artan huzursuzluklar ve İttihat ve Terakkî muhaliflerinin baskıları sonucunda 13 Nisan 1909’da İstanbul’da gerici bir isyan çıktı. Rumî takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu isyan, 31 Mart Vak’ası olarak bilinir. Selanik’te kurulan Hareket Ordusu 23-24 Nisan gecesi İstanbul’a girerek gericilerin çıkardığı isyanı bastırdı ve isyan bastırıldıktan sonra bunu fırsat bilen İttihatçı subaylar da Abdülhamid’i tahttan indirdi. Gericilerin Abdülhamid’e isyan etmesi tuhaf karşılanabilir ama gerçekten de böyle olmuştur. Zamanın İslamcıları Abdülhamid’i sevmezdi. Mesela Mehmed Akif’de azılı bir Abdülhamid düşmanıydı. Günümüz Türkiye’sinde ise Abdülhamid’i ironik bir şekilde gericiler sever. Yine Said-i Kürdiye tapan İslamcılar da Abdülhamdi’i severler fakat Abdülhamid bizzat Said Kürdiyi (Nursi) akıl hastanesine kapatmıştır. Günümüzde Abdülhamid’in gericiler tarafından sahiplenilmesi tamamen yanlış ve taraflı tarih öğretiminden kaynaklıdır. Abdülhamid gerici değil aksine ilerici bir padişahtı. Gerici değil sadece baskıcı bir yönetim anlayışına sahipti. Eğitime çok önem verir, kız çocuklarının okuması için çok uğraşmıştır. Kendi çocuklarını da batılı tarzda eğitim verdirmiştir.

Abdülhamid tahttan indirildikten sonra yeni yönetim herkese özgürlük kardeşlik şiarını benimsedi. Yaptıkları en berbat işlerden biri de birbirleriyle kavgalı olan Yunan ve Bulgar kiliselerini barıştırmak oldu. Yeni Osmanlı hükümeti sayesinde barışan Yunanlılar ve Bulgarlar ise kısa sürede aradaki buzları eriterek birlik oldular ve 1. Balkan Savaşı patlak verdi. Türkiye bu savaşta ağır bir yenilgi aldı. Ancak Osmanlı yönetimi olanlardan ders çıkarmış değildir. Abdülhamid’in İstanbul’da tuttuğu Arap Liderlerinin çocuklarını da serbest bıraktılar. Sonra ise Arap Coğrafyasında çatlak sesler çıkmaya başladı. İttihat ve Terakki yönetimi ise bir süre sonra iktidarı tamamen kendi kontrolüne aldı Cemal Paşa’yı Suriye’ye gönderdi.

Cemal Paşa Suriye’de Araplarla çok sık görüştü, onların derdini ve tasasını dinledi. Cemal Paşa’nın olağan üstü yetkisi vardı ve Suriye’yi bağımsız bir hükümdar gibi yönetmekte, Araplara sıkıntılarını gidermek için canla başla çalışmaktaydı. Arap ayrılıkçılığını önceleri görmezden gelen Paşa, savaşın ilânından sonra İngiltere ile Fransa’nın Beyrut’ta boşalttığı konsolosluk binalarında arama yaptırdı ve binalardan Arap cemiyetlerine ait çok sayıda belge çıktı. Belgeler, bağımsızlık için faaliyet gösteren örgütlerin başında “Cemiyet’üs-Suriyetü’t-Arabiyye” nin bulunduğunu gösteriyordu ve cemiyet tarafından Suriye halkına hitaben 1915’te yazılmış bir de bildiri ele geçirilmişti. Türk yönetiminin Araplar’a sadece kan ve acı getirdiğinin yazıldığı bildiride Suriyeliler vergi vermemeye ve silâh satın alarak Türk askerlerine karşı mücadeleye davet edilmekteydi. Cemal Paşa buldukları karşısında sinirlenmişti. Cemal Paşa bir emir çıkardı ve Suriye’de adeta Arap avı başlatıldı. İsyana destek verdiği suçlamasıyla bazı Arap aydınları yakalandı. Yakalananları ise şimdi Lübnan’ın sınırları içerisinde bulunan Âliye kasabasında kurduğu bir askerî mahkemeye sevketti. Yargılananlar arasında Arap dünyasının önde gelen entellektüellerinin yanısıra gazeteciler, Osmanlı Parlamentosu’nun bazı Arap üyeleri ve bir de rahip vardı. Çoğu idama mahkûm oldu ve 1916’nın 6 Mayıs’ında da Şam’ın “Merce” ve Beyrut’un “Burc” Meydanları’nda asıldılar.

İmparatorluğuna ihanet edip Şam’da infaz edilen Arap İsyancılar:

  • Şefik el-Müeyyet el-Azm: 1908’de Meclis-i Mebûsan Şam milletvekili, eski sultan’ın danışmanı Muayad Paşa el-Azm’ın oğlu ve eski Şam ve Mısır valisi Nasuh Paşa el-Azm’ın torunudur. Şefik el-Müeyyet el-Azm aynı zamanda eski Lübnan başbakanı Abdullah el-Yafi’nin karısının dedesidir.
  • Abdülhamîd ez-Zehrâvî: Gazeteci ve Humus merkezli “al-Minbar” gazetesinin kurucusu. Meclis-i Mebûsan Hama milletvekili. 1913’te Paris’teki ilk Arap Kongresi’ni topladı ve başkanlık etti.
  • Rüştü eş-Şem’a: 1908’de Meclis-i Mebûsan Şam milletvekili
  • Ömer el-Jazairi
  • Şükrü el-Aseli: 1908’de Meclis-i Mebûsan Şam milletvekili
  • Salim Ahmad Abdul Hadi: Ademi Merkeziyet Partisi Üyesi
  • Rafik Salloum: Şair

İşte Cemal Paşa ve Araplar arasındaki olayların kısa bir özeti. Cemal Paşa Arap düşmanı değildi ve Cemal Paşa’nın niyeti Arapları asmak da değildi fakat bazı şeyleri yapmaya mecbur kaldı. Çünkü ortada bir isyan ve ihanet var. İngiliz altını daha ağır bastı ve Araplar Cemal Paşa yerine altını seçti. Sonucunda da burada anlatılanlar oldu. Savaşın sonunda Türkiye mağlup oldu ve Araplar bağımsızlıklarını kazandı. Tabii bu ne kadar bağımsızlık orası tartışılır. Arapların Yarısı Fransızlara diğer yarısı da İngilizlere biat etti. Kendi kendilerine kralcılık oynadılar. Günümüzde de petrol sayesinde bilhassa körfezdeki Arap ülkeleri bolluk içinde yaşıyor. Yıllarca toprağa kan döken ve Arapları haçlı seferlerinden koruyan Türkler ise fakirlik içinde boğuşuyor. Dolar olmuş 18 Türk lirası. Bir tane bisküvi olmuş 5 lira.

Cemal Paşa’nın idam ettirdiği Araplar için günümüzde Suriye ve Lübnan’da Şehitler Günü Etkinliği düzenlenmektedir. Şehitler Günü , Şam ve Beyrut’ta 6 Mayıs 1916’da ‘El Cezzar’ veya ‘Kasap’ olarak da bilinen Cemal Paşa tarafından öldürülen Suriyeli ve Lübnanlı milliyetçileri anma töreni. Büyük Suriye’nin Osmanlı döneminde hem Şam’daki Marjeh Meydanı’nda hem de Beyrut’ta Burj Meydanı’nda idam edildiler. Her iki yerde o zamandan beri Şehitler Meydanı olarak değiştirildi. 6 Mayıs günü Suriye ve Lübnan’da her yıl anma töreni düzenlenir ve bugün resmi tatildir. 6 Mayıs 1916’daki şehitler, Lübnan tarihi ders kitaplarında ölümsüzleştirildi ve asılmalarına yol açan tarihi olaylar genellikle zorunlu olarak ezberletildi.

İsyancı Arapların halka sunduğu bildirilerden bir bölümü paylaşacağız. Cemal Paşa bu bildiriyi bizzat Türkçeye çevirtmiş ve düşmanın ne kadar alçaldığını herkese göstermiştir. Bildiri de Türklere pek defa hakaret edilmekte ve Türk kadınlarına da fahişe denmektedir.

Ey Arap milleti, ey Arap milletinin mebusları, ey Arap milletinin gençleri, ey doğunun şânın ve şerefinin vârisleri, ey zulme boyun eğerek sabahın gelmesini kabul etmeyenler! Bu nidâ, mezarlarında yatan ecdâdımızın nidâsıdır. Bu nidâ, mezarında yatan medeniyetimizin enînidir. Bu nida, mezara giren tarihinizin haykırmasıdır. Haktır, haktan sonra ise ancak dalâlet gelir. Tarihinizin safhalarına bir nazar atfediniz, memleketinizde Türk musibetinden, en hakir ve en zelîl milletlerin görmediği o harap edici sülâlenin zulmünden ve yoldan çıkmasından kurtulabilmiş bir ay, hatta bir gün bile geçmemiş olduğunu görürsünüz. Tarihimizde bunların zulümlerini kaydetmeyen bir sahife bile bulamayacaksınız. Hangi Arap Endülüs’ü zikreder ve Endülüs emîrinin Frenkler’in akınına karşı Türk padişahından yardım istediğini, Türk padişahının ise hilâfet elden gider korkusuyla imdad vermediğini, Endülüs’ün bu yüzden gittiğini ve Arap medeniyetinin Endülüs’ün etrafında gömüldüğünü duyarsa dizleri tutulmaz? Hangi Arap, Türkler’in Bağdad’daki Arap medeniyetini yıkıp ve kütüphanelerdeki ilim ve edebiyat kitaplarını Dicle ve Fırat nehirlerine atıp köprü yaptıklarını, balıklara yem bıraktıklarını tasavvur eder? Hangi Arap, Türkler’in yüzbinlerce Arap’ı öldürdükten sonra Fransızlar’a teslim ettiği Tunus ve Cezayir’deki Arap kardeşini hatırlar, müteessir olmaz ve sabahleyin bir Türk’ün elini sıktığı güne lânet etmez? Hangi Arap, Trablus ve Berke’nin nasıl satıldığını anlar, çöllerindeki kurbanlarının haberlerini okur ve bunların simsarlarının Selanik’te Genç Türkler olduğunu öğrenir de yüreği parçalanmaz? Damarlarında şeref kanı akan ve ‘Arap’ ismi uğruna kanı oynayan hangi Arap, Arapların kanına bulanmış memleketlerinin kaybını, milletin tarihinin bu sahifelerini okuyup bütün bu felâket ve musibetlerin yegâne sebebinin Türkler olduğunu öğrenir ve kendi kavminden nefret etmez, kılıcını bu yıkıcı bagilerin boyunlarına doğru çekmez? Yemen’e ve Irak’a Arap askerleri göndererek Arap çocuklarını birbirine kırdıran ve kendilerine kendi elleriyle yuvalarını söndürtenin Talât ve arkadaşı olduğunu işitmediniz mi? Memleketlerinizden toplanan eğitim yardımlarıyla Türk, Ermeni ve Yahudilerin tahsil için Avrupa’ya gönderilerek çocuklarınızın, yürek parçalarınızın bundan mahrum bırakıldığını bilmiyor musunuz? Yoksa Türkler’in sizi baskılar altına aldıkları andan itibaren alışkanlıklarınızı katlettiklerini ve şimdi de Arap eserlerinin mahvına uğraştıklarını öğrenemediniz mi?

Ey kavim, Paris’teki kongrenizi nasıl başarısızlıkla neticelendirdiklerini, size verdikleri vaadleri yerine getirmeyerek âleme karşı sizlerle alay ettiklerini ve Avrupa’da onlardan bir kırtıpilin sizi bölünmeye düşürerek âleme maskara ettirmeye muktedir bulunduğunu anlattığını da gördünüz. Türkler ile ne alâkanız vardır? Osmanlılıktan istifadeniz nedir? Ey harap edici Türkler’in Müslüman oldukları vehmine düşüyorsanız ve onların kardeşliğine saygıyı kendinize bir vecibe biliyorsanız, size sorarız: İslam’ın şânını ve şerefini yıkan, Arap beldelerini satan, Kur’an’ın yüceliğini katleyleyen ve Türk fahişelerine harcamak için Hicaz vilâyetini rehin bırakanlar Müslüman kabul edilirler mi? Bunun üzerine yapacağınız şey vergi vermeyi bırakıp o para ile silâh satın almaktır. Tâ ki bu harap edicileri memleketlerinizden süresiniz! Tarih bize altınla yazılmış bir ibret öğretti, o ibret de hiçbir milletin kan dökmeden hürriyetini alamadığı hakikatidir

Suriye Arap Cemiyeti 1915

Suriye savaşından dolayı Esed yönetiminden kaçan Milyonlarca Arap Türkiye’ye sığındı. Şu an 2022 yılındayız. Arap, Afgan, Pakistanlı ve Zenciler başta olmak üzere 10 milyon insan Türkiye’ye yerleşti. Savaştan veya ülkesinden kaçıp bavulunu alan Türkiye’ye gidiyor. Dün İngiliz’in emrine girip isyan edenlerin yarın etmeyeceğinin bir garantisi var mı? Türkiye’yi nasıl bir tehlike bekliyor? Gelecekte Araplar tıpkı ataları gibi isyan eder mi? Takdiri Türk milletine bırakıyoruz.

Bir Cevap Yazın